Satranç ve daha birçok zeka oyunları ile çocukların ve
yetişkinlerin strateji geliştirme, planlama, mantık yürütme, görsel düşünme,
dikkat – konsantrasyon, hafıza ve bellek alanlarında gelişimini sağlar.
Bugünlerde, etrafımızda birbirinden zeki, birbirinden
başarılı çocukların yetişmesini önceliğe alan aileler ve bu ailelerin
beklentilerine uygun olarak, henüz ana sınıfı çağında ikinci –bazen de üçüncü-
dil edimini ve bu dillerde okuma yazma öğretmeyi hedefleyen anaokulları görmeye
başladık. Hatta bu anaokullarından birinin 4 yaş grubu çocuklarının
programında, haftada sadece iki gün ve birer saat oyuna yer ayıran
eğitimcilere, hem bir okul öncesi eğitim uzmanı, hem de bir psikolojik danışman
olarak "Neden bu kadar oyun oynayabiliyor bu çocuklar?" diye
sorduğumda "Programımız çok yoğun, oyuna ancak bu kadar yer
verebiliyoruz" cevabını aldığımı hatırlıyorum. Haliyle, bahsettiğim okula
"okul çok sıkıcı, ben oyun oynamak istiyorum" diyerek sürüne sürüne
gelen çocukların neden kurallara uymakta zorlandığını, bu felsefedeki bir
kurumun eğitimcilerine anlatmaya çalıştığımda anlamakta ve kabullenmekte
zorlanmışlardı.
Peki, acaba çocukları erken erken başarı ve kariyer
basamaklarına iteleyip, onların hayatlarından oyunu çıkardığımızda bu
çocuklarımız aslında nelerden mahrum kalıyor? İsterseniz oyunun bu dönemde
neden önemli olduğundan bahsederek başlayalım söze:
Oyun, çocuğun sınırsız hayal gücünün dışavurumu, yaşamının
doğal bir parçasıdır. Çocuklar oyun sırasında eğlenirler, tüm enerjilerini,
ilgilerini oyun üzerinde yoğunlaştırırlar.
Hata yapmaktan korkmadıkları için oyun oynarken rahattırlar
ve bu süreçten doğal olarak pek çok deneyim edinirler. Çocuk, oyunla çevresini
ve kendini tanır, bilgi ve beceriler edinir. Arkadaşlarıyla oynarken onlarla
ilişki kurar. Oyunda aldığı roller sayesinde dünyaya başkalarının penceresinden
bakmayı, dünyayı diğerlerinin gözünden yorumlamayı öğrenir.
Oyun, çocukluk çağında öğrenme ve sağlıklı gelişimin önemli
bir aracıdır ve aslında çocuk için oyundan daha zevkli ve etkili bir öğrenme
aracı da yoktur. Yani okulların da bu dönemde hedefledikleri kazanımları oyun
yoluyla çocuklara deneyimletmeleri mümkündür.
Oyunun çocuğun gelişimi için önemi ve gelişimi desteklemek
için sunduğu fırsatlar şu şekilde özetlenebilir:
Fiziksel gelişim:
Çocuk için her hareket bir oyuna dönüşebilir. Bu ardarda
zıplamak, belli bir hedefe sıçramak, eğilmek, koşmak, fırlatmak, nesneleri
ayırmak, birleştirmek, üst üste koymak, sıkıştırmak, germek olabilir. Çocuk
oyun sırasında hareket kapasitesini, vücuduyla yapabildiklerini keşfeder. Bu
hareketleri yaptıkça da gelişir ve enerjisini boşaltır. Bu nedenle, anne
babaların çocuklarına bu hareketleri rahatça yapabilmeleri için fırsatlar
vermeleri gerekmektedir.
Zihinsel gelişim:
Çocuklara oyun oynama fırsatı verildiğinde tüm duyu organlarını
kullanarak, görerek, dokunarak, tadarak, duyarak ve koklayarak oynadıkları
nesneleri keşfederler, tanırlar ve tecrübe kazanırlar. Örneğin, oyun hamuruyla
oynayan çocuk hamurun yumuşak olduğunu, onu sıkabildiğini, çektiğinde
esnediğini etkin olarak öğrenir. Çocuklar oyunlarında çeşit çeşit oyuncaklar
kullanır. Örneğin, çocuğun önüne farklı şekillerde kullanılabilecek çeşitli
boyalar verilirse çocuklar kısa sürede deneyerek, farklı boyaların ne şekilde
kullanılacağını keşfederler. Evcilik köşesindeki bardakları, tabakları yemek
yapar gibi, tarağı, fön makinesini kuaför gibi kullanırlar. Legoları
birleştirerek, parçalara ayırarak farklı oyuncaklar ortaya çıkarırlar.
Çocuklar, tüm duyularıyla incelediklerinde objelerin nasıl çalıştığını keşfetmeye başlarlar. Örn: Oyuncağın düğmesine basıldığında ses çıkardığını keşfetmesi gibi. Ayrıca oyunlarında matematiksel ve mantıksal bağlantıları kurar, gruplama, sınıflandırma, sayma, örüntü oluşturma gibi beceriler kazanır. Örn: "Sarı arabaları parkın bir tarafına, kırmızıları ise diğer tarafına koyuyorum. 7 tane arabayı arka arkaya sıraladım. Bu sırada da arabaları bir mavi, bir siyah olarak dizdim"
Çocuklar zamanla oyunlarında bir nesneyi başka bir nesne ile temsil etmeye başlarlar. Örn: Bir legoyu bebeğine mama yedirmek için biberon olarak kullanır. Bu onun simgesel düşünmeye başladığının göstergesidir.
Nesneler ve olaylar üzerinde davranışlarının etkilerini ve sebep sonuç ilişkilerini deneyimler, olaylara yorumlar getirir. Oyun sırasında bir sorunla karşılaştığında o sorunu değerlendirir (küpleri üst üste dizerken küpler devriliyor), çözmeye yönelik eylemler planlar (küpleri farklı şekillerde dizmeye çalışıyor) ve bu yolları deneyerek çözümler üretirler (büyük küpleri alta, küçükleri üste dengeli bir şekilde koyduğunda devrilmiyor).
Bütün bunlar aslında çocuk için yaşadıkça karşılaşacağı dünyayı anlamak için bir provadır. Çocuk dünyayı, oyun yoluyla deneyimler.
Sosyal- duygusal gelişim:
Çocuklar her an bilmedikleri bir dünyayı, "yetişkinler
dünyası"nı keşfetmek ve anlamak durumundadır. Dolayısıyla hep öğrenen,
etraflarındaki dünyayı anlamlandırmaya çalışan kişilerdir. Oysa ki oyunlarında
kendi kurguladıkları bir dünyadadırlar ve bu dünyayı istedikleri gibi
yönlendirebilirler. Kendi yaratıcılıklarıyla kurguladıkları bir dünyanın hakimi
olmaları, kişilik gelişimleri açısından deneyimlemeleri gereken önemli bir
duygudur.
Çocuklar o bilmedikleri dünyayı da oyunlarıyla
anlamlandırmaya çalışırlar. Kendi hayal ettikleri bir dünyada farklı rolleri
canlandırdıklarında, başkalarının gözünden dünyayı görmeye, böylece gerçek
hayatta bu rollerde olan kişileri anlamaya başlarlar. Oyunlarında anne olarak,
baba olarak, öğretmen olarak, manav olarak, araba tamircisi vs. olarak
kendilerini o kişilerin yerine koymayı ve dünyaya bu bakış açılarından bakmayı
ve anlamayı öğrenirler.
Oyun deyince akla arkadaşlık gelir. Çocuklar, yarattıkları
dünyayı arkadaşlarıyla paylaşırlar. Oyun, çocukların arkadaşlarıyla ilişki
kurmalarını, dolayısıyla sosyalleşmelerini ve sosyal hayata dair kuralları
anlamalarını sağlayan yegâne iletişim aracıdır. Oyunlarında kurguladıkları
dünyada, gerçek hayatta olaylar karşısında yaşadığı gibi duygular yaşarlar.
Çocuk arkadaşlarıyla oyun oynarken sevinir, üzülür, kızar, korkar, şaşırır,
kıskanır, hırslanır, endişelenir, tüm bu duygularla baş etmesini öğrenir ve
aralarında oluşan sorunları çözdükçe sosyal hayata yönelik yaşam pratiği
kazanmış olur.
Günümüzde anne babalar tarafından sıkça takınılan bir tutum
olan, çocukların oyunlarında cinsiyet meselelerini gündeme getirmek ve
oyunlarına müdahale etmek, yasaklamak doğru bir yaklaşım değildir. Kızlar
bebeklerle, erkekler arabalarla oynar gibi bir yaklaşım toplumsal olarak
çocuklara roller yükleyen cinsiyetçi bir tutumun eseridir. Bunun yerine çocuğun
oyunda ne anlattığını anlamaya çalışmak gerekir. Çocuklar hayatlarını meşgul
eden meseleleri, gün içinde baş etmeye çalıştıkları olaylar ve duyguları oyunlarına
taşıdıkları için örneğin yeni kardeşi olmuş bir erkek çocuğunun bebekle
oynamasını gayet normal ve sağlıklı bir durum olarak değerlendirmek gerekir.
Oyun, çocuğun gelişimine sağladığı fayda kadar yetişkinlere
de çocuklarını anlama konusunda katkı sağlar. Oyun yoluyla çocuk hakkında pek
çok bilgi edinilebilinir. Haim G. Ginott'un dediği gibi: "Oyun çocuğun
dili, oyuncaklar kelimeleridir." Anne babalar yeterince dikkatli
gözlemciler ise, çocukları büyüdükçe oyunlarının da değişim gösterdiğini, hatta
çocukların psikolojik durumlarına göre oyunda kullandıkları temaların da
çeşitlilik gösterdiğini fark edeceklerdir. Bu nedenle çocuğu tanımak için en
iyi aracın oyun olduğu ve oyunu gözlemlemenin önemli olduğu unutulmamalıdır.
Dolayısıyla da çocukların oyunlarına müdahale etmeden izlemek, ne anlatmaya
çalıştığını anlamaya çalışmak gerekir.
Çocuklar oyun oynarken anne ve babalarının da onlara eşlik
etmesini isterler ve ebeveynlerini oyun arkadaşı olarak görmekten hoşlanırlar.
Çocuğun oyunlarında, oyuna müdahale etmeksizin rol almak, çocuğun oyunu kendi
istediği gibi yönlendirmesine fırsat vermek ve oyunun içeriğini bozmadan oyuna
katılmak, çocukların bu süreçten en fazla keyif almasını ve öğrenmesini
sağlayacaktır. Aynı zamanda çocuklarının oyunlarına ortak olan anne babalar,
çocuklarıyla ilişkilerini geliştirme, güçlendirme, onları en doğal ortamlarında
tanıma fırsatını yakalamış olacaklardır. Kısacası oyun, hem çocuk hem de anne
babalar için en önemli iletişim aracıdır.
Özetle çocuklarının başarısı kadar mutluluğuna da önem veren
anne babalar "çocukluk dönemi" ile "oyun"un hayatın ilk
yıllarında el ele yürüdüğünü unutmamalı, çocukların oyunlarına izin vermeli,
farklı oyun deneyimleri yaşamaları için fırsatlar yaratmalı ve daha yakın bir
ilişki kurmak için en doğal yol olarak çocuklarıyla oyun oynamaya mutlaka zaman
ayırmalıdır.
Çocuklarının mutlu ve oyun dolu bir çocukluk geçirmesi, anne
babaların çocuklarının geleceği için en paha biçilmez yatırımlarından birisidir
aslında.
Tüm bu saydıklarımızdan dolayı, çocuklarımızın hayatlarının
bu eşsiz dönemine ait anılarında bırakın doya doya oynayarak geçirilmiş günler
olsun ve bu özel anılarına mümkünse anne babaları da paydaş olsun
KAYNAKÇA
· Hohmann,
M.& Weikart, D. P.; Educating Young Children, Active Learning Practices for
Preschool and Child Care Programs, 1995, Ypsilanti, Michigan.
· Algan, T.; Okul Öncesi Eğitim Programı Eğitici Eğitimi Seminer Notları, AÇEV, 2008 and TED İstanbul Koleji Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik