Yeterince iyi ebeveynlik yapmak
Bebeğin dünyaya gelmesi
ile ebeveynlik de doğar. Bebeğin büyüyüp gelişmesi gibi ebeveynlik de büyür.
Ebeveynlik, ebeveynin ruhunda kimi zaman zorlu yollardan geçer ve zamanla
olgunlaşır. Bir bebekle birlikte ebeveynliğin de büyümesi, rahmeti ve zahmeti
bol olan bir yolculuktur.
Anne babalar,
çocuklarıyla geçirdikleri anları anlamlı ve heyecanlı bir yolculuk olarak
görebilirse olumlu vasıflar ve güçlü becerilerle donanmış çocuklar
yetiştirebilirler. Elbette ebeveynlerin tek sorumlulukları çocukları değildir.
Ancak her şeye rağmen çocukların hayat yolculuklarında yanlarında olmaya değmez
mi? İnsan yavrusu, dünyaya geldiğinde bir başkasının bakımına ve yardımına en
çok ihtiyaç duyan canlı yavrularındandır. Elbette bu, çocuğun her zaman böyle
olacağı anlamına gelmiyor. Çocuk, problemlerle başa çıkma becerisine sahip,
duygularını fark eden, yaşama sorumluluğunu üstlenen bir birey olmayı
öğrenebilir ya da ilk andan itibaren başkasının yardımına duyduğu ihtiyacı,
ömür boyu hissedebilir. Buna yön verecek en önemli faktör, ebeveynin tutumları
ve çocukla kurduğu ilişkidir.
Anne babalar,
çocukları için en iyisini düşünüp yapmak ve mükemmel ebeveyn olmak için çaba
gösterirler. Bazen iyi niyetlerle düşünülen ve yapılanlar, çocuklar için iyi
olmayabilir. Çocuklar; mükemmel ebeveynler değil, onların ihtiyaçlarını fark
eden ve onlarla sağlıklı bağ kuran ebeveynler isterler. Çocuklarla kurulan
ilişkide sorumluluğun tamamı yetişkine aittir. Çünkü çocukların zihin yapıları,
ilişkideki sorumluluğu alacak kadar olgunlaşmamıştır. Bu bağlamda çocuk-ebeveyn
ilişkisinde geminin kaptanı ebeveyndir.
Ebeveynlik ve Çocuk
Çocuklar, dünyayı ve
kendilerini ebeveynleri aracılığı ile tanırlar. Bu nedenle ebeveynlerin
tutumları, çocukların kişilik gelişimi açısından oldukça etkilidir. Yani
bireyin çocukluğu, onun geleceğidir. Her çocuğun bireysel ihtiyaçları olmakla
birlikte okul öncesi dönemde bütün çocukların bazı ortak ihtiyaçları vardır:
Güven İnsanın kendini en güvende hissettiği yer anne karnıdır. Doğumdan
itibaren iki yaşına kadar çocuk bu duyguyu yeniden inşa etmeye ihtiyaç duyar.
Doğum öncesinde ihtiyaçlarının karşılanmasındaki düzen ve tutarlılık, doğum
sonrasında da devam etmelidir. Bu sayede çocuk, öncelikle ihtiyaçlarını düzenli
ve tutarlı şekilde karşılayan kişiye, sonra kendisine, en sonunda ise dünyaya
güvenmeyi öğrenir.
Çocuğun doğduğu
dünyada kendisini yetersiz ve güvensiz hissetmesine engel olacak tek şey, anne
babasından gelen sevgi ve destektir. Ebeveynleri tarafından fiziksel ve
psikolojik ihtiyaçları karşılanan çocuklar, kendilerini güvende hissederler.
Hayat elbette durağan değildir. Ebeveynler her an tutarlı ve düzenli şekilde
çocuklarının ihtiyaçlarına yanıt veremeyebilirler. Burada da şeffaflık devreye
girmelidir. Yaşanan durum, çocuğun kavrayış düzeylerine uygun anlatılmalıdır.
Ebeveyn; yorgun, hasta ya da kötü bir gün geçirmiş olabilir. Bunu çocukla
paylaşarak onun ihtiyaçlarını o an için karşılayamayacağını ifade etmelidir.
Ancak bu durum sürekli hale geldiğinde çocuk ebeveyn ilişkisi zarar görebilir.
Güven duygusunu kazanan çocuklarda; derin uyku, kolay beslenme, bağırsak
hareketlerinin düzenli olması ve gerektiği anlarda anneden ayrılmakta güçlük
çekmemesi gibi dışavurumlar, güven kazanımının önemli göstergeleridir.
“Kontrol Bende” Düşüncesi ve Bağımsızlık
Duygusu
İki yaşın sonlarına
doğru anne babasından ayrı bir birey olduğunu fark eden çocuk, kendi birey oluş
halini başkalarına kabul ettirme ihtiyacı duyar. Bu nedenle “kontrol bende”
düşüncesi gelişir ve bu düşünce tarzına uygun olarak bağımsızlık duygusu
kazanır. Çocuğun “kontrol bende” düşüncesini kazanabilmesi için ona yapılacak
en faydalı yardım, tek başına yapabileceği şeylere müdahale etmemektir. Çünkü
çocukların koruyucu bir el olmadan atlamaya, zıplamaya, düşmeye, oynamaya,
kendisini beslemeye ve kendi hatalarını yapmaya ihtiyacı vardır. Özellikle
kaslarını amaca yönelik kullanmasına katkı sağlayacak ortamlar düzenlemek ve
yaşantısını zenginleştirmek, ebeveynlerin yapabilecekleri arasındadır.
Çocukların,
çevrelerine zarar vermeden belirli ölçülerde bağımsız olmaya ihtiyaçları vardır.
Bağımsızlık duygusu ile çocuklar; mevcut yeterliliklerini ve yetersizliklerini
fark eder. Bu sayede kendisini tanır ve sınırlarını öğrenir.
Girişimcilik
Okul öncesi dönemde
çocukların kazanması gereken bir diğer gelişimsel özellik girişimciliktir. Bu
duygu, çocuğun seçimler yapması demektir. Bağımsızlık duygusu ile kendi başına
yapabileceği işlerin kontrolü çocuğa verilirken, aynı zamanda yaptığı
davranışların sonucunu da deneyimlemesi gerekir. Bu, çocuğa hem seçim hakkı
olduğunu hem de yaptığı seçimlerle ilgili sorumluluk alması gerektiğini
öğretir. Yetişkinin gereksiz ve kaygılı sınırlamaları, çocuğun girişimcilik
isteğini kırabilir ve her türlü sınırlamaya karşı koyma isteğini de
artırabilir. Ebeveynin kontrolünde çizilen sağlıklı sınırlar içinde bağımsız
seçimler yapabilen çocuklarda bazı öğrenmeler gerçekleşir. Bu öğrenmeler,
vicdan yapısının temel taşlarını oluşturur. Bu döngünün içinde çocuk; girişimci
olabildikçe sorumluluk sahibi olmayı, sorumluluğu aldığı ölçüde de kendi
ayakları üzerinde durabilmeyi başarır.
Koşulsuz Sevgi ve Şefkat
Sevgi, herkesin ona
farklı anlamlar yüklemesi sebebiyle tarifi zor bir kavramdır. Her birey,
sevgisini kendine has bir tarzla ifade eder. Önemli olan sevginin tarifi değil,
sevginin bir insanda olması ve bu duygunun doğru şekilde ifade edilmesidir.
Çocuklar, kendilerini
anne babalarından bağımsız bir birey olarak algılamaya başladıkları okul öncesi
dönemde bireyselleşme ve bağımsızlaşmanın sevincini yaşarken anne babasından
uzaklaşmanın korkusunu da yaşarlar. Bu durum, en iyi çocuk yürümeye başladığı
zaman gözlemlenir. Çocuk heyecanla yürümeye başlar, birey olmanın verdiği
heyecanla ebeveynden uzaklaşır ve birden korku duyarak hızla geri dönüp kendini
ebeveynin şefkatli, güvenli kollarına bırakır.
Çocuklar, her koşulda kendilerine kucak açacak şefkatli kollara ve sevgi dolu kalplere ihtiyaç duyarlar. Çocuklar sadece zeki, çalışkan, temiz oldukları için değil her halleriyle kabul görmeyi ve sevilmeyi hak ederler. Onlara sunulan sevginin herhangi bir koşula bağlı olmadığını bilmeye ihtiyaç duyarlar. Ebeveynler, çocuklarını oldukları halleri ile kabul etmiş olgun bir yetişkin sevgisi ile sevmeli ve bunu çocuklarına hissettirebilmelidir.
Nuran Ferhan Can(Uzm.
Psikolojik Danışman)